bugün

entry'ler (662)

züber doğal meyve tatlısı

genellikle paket ürün tüketmeyip ara öğünlerimi evde hazırlayıp çıkmaktayım ancak yoğun günler için veya acil açlıklar için bir ürün arıyordum, bunları da denedim. denediklerim üzerinden yorumlarımı ileteceğim. benim gibi ihtiyacı olanlara ışık olsun.

çilek-kakao meyveli bar - ilk denediğim ürün buydu, şeker tadı ortanın üstü ancak bence tat olarak güzel bir bar.

antep fıstıklı-kakaolu - bir daha almayacağım bir ürün, şeker tadı o kadar baskın ki kendimi kötü hissettim. ardından acilen sıvı tuzlu şeyler yemek istedim.

chia-hindistan cevizi - tadını en sevdiğim ürün bu oldu. hindistan cevizi aşığı olduğum için torpil de geçmiş olabilirim tabi ki. bir cocostar-bounty değil tabi ki ama zor günlerde ilk tercihim olacağı kesin.

elma-tarçınlı bar - denediklerim arasında en güzeli budur, aylar sonra ekleme yapma ihtiyacı duydum, sadece elma tarçınlıyı alıyorum artık. tavsiye ederim.

not: evde sağlıklı cocostar tarifi için : https://www.youtube.com/watch?v=DLgagGNB7x8 (ben vanilya koymak yerine laktozsuz vanilyalı süt koydum, o da çok güzel oldu)

sleeve gastrectomy

3 Ekim 2019 tarihinde benim ameliyatımın verdiği sonuç sebebiyle annemin de olduğu ameliyattır.

diyabet gibi kronik bir hastalıktan kurtulmanın mutluluğu ile yaşıyorum. kiloma dikkat ediyorum ve düzgün beslenmeye özen gösteriyorum. kafanızda düzgün beslenme hususunu oturttuktan sonra değerleriniz ameliyata uygun ise tavsiye ederim. annemi ameliyat ettirmişim daha nasıl tavsiye olur. herkesin sağlığına kavuşması dileğiyle.

babek tabandeh

genel cerrahi ve özellikle obezite cerrahisi hususunda gözünüz kapalı güvenebileceğiniz, analı-kızlı kendisine ameliyat olduğumuz biricik doktorumuzdur.

sigarayı bırakmak

hayattaki bir bağımlılığı bırakmaktır. ben bağımlı olmadığımı iddia ediyordum ancak günde 1 tane içmeden duramaz grubundaydım. ardından ben zaten az içiyorum bırakmayacağım istemiyorum diyordum.

nitekim hayat mecburen bıraktırdı, zira tüp mide ameliyatı oldum. 1 haftayı geçti şu anda. mideden dolayı özlem duymuyorum, devamı gelir umarım. tekrar başlamazsak iyidir. *

05.10.2019 edit: ameliyattan 5,5 ay sonra ilk sigaramı içtim, içmez olaydım. tabi şu anda günde bir paket sigara içmiyorum ama illa bir tane içmeye özen gösteriyorum diyebilirim. tekrar bırakmayı hedefliyorum. mentolsüz sigara zaten içmiyordum, onlar da yasaklandı. bulamadığım gün diğer sigaralara da başlamayarak çözüm olacaktır umarım.

sleeve gastrectomy

29 Ekim 2018 tarihinde olduğum ameliyattır.

Diğer sözlüklerde konu hakkında az çok bilgi bulunmasına rağmen burada bulunmaması sebebiyle yazıp anlatmaya çalışacağım.

ihtiyacı olanlara elimden geldiğince faydalı olmasını diliyorum. Zira ben internette konu hakkında reklamsız bilgi bulmakta oldukça zorlandım. sizlere bir kaç başlık altında kendi kilo sürecimi, ameliyata karar sürecimi ve ameliyat sürecimi anlatacağım. umarım birilerine faydası olur.

Kilo alıp verme sürecim ve sağlık sorunlarım
Ben kendimi bildim bileli (spor yaptığım dönemler dahil olmak üzere) balık etli bir insanım. Ya kaslı ya da yağlı bir balık etti ancak minyon bir kadın hiçbir zaman olmadım. 9 yaşımda tip 2 diyabet tanısı konuldu, bununla birlikte boyum uzamamaya karar vermişti. Gittiğim doktorlar bana ciddi hormon iğneleri vurdu ve boyum şu anki haline anca ulaştı (157cm). Her neyse bu hormon iğneleri yüzücü olduğum süreçte kilo olarak ciddi artışlara sebep olmadı ancak liseye giriş sınavlarına hazırlanırken (oks'ydi galiba adı) sporu bırakmamla birlikte hem yeme bozuklukları hem de hormon iğnelerine devam ederken 70-80 kilo bandına ulaştım.

Lise hayatım da bu 70-80 kilo bandında ilerledi. Buradaki en büyük sorun tekrar spora başlamamış olmamdı. Ağır eğitim veren bir liseye gittiğimden sadece ders odaklı ve üniversite odaklı dört yıl geçirip bu sefer de üniversite sınavlarına hazırladım. sınav hazırlığı dönemi klasiği olarak 15 kilo aldım ve 95 kiloları gördüm.

üniversitenin ilk yılında tekrar kilo vermeye karar verdim ve büyük azimle ancak 78 kilolara geri indim. Nitekim mezuniyete doğru ve mezuniyet sonrası ailevi sorunlarımın ciddi derecede artması üzerine yaşadığım depresyonla tekrar kilo aldım, bu sefer 101 kiloydum. Bu sefer tekrar diyete başladım ve 80 kiloya geri döndüm.

Ardından iş hayatına merhaba dedim ve 8 ay çalıştığım çılgın ofiste (sabah 9 gece 1-2 ye kadar çalışıyordum) 20 kilo aldım ve 100 kilo oldum. Ardından stresten çene kapsüllerimin yırtılması, aldığım kiloların artık sağlığımı tehdit etmesi, işyerindeki mobbing vs. sebebiyle istifa ettim. 8 ay işsiz kaldım ve evde oturdum. bu sefer parasızlıktan tekrar depresyona girdim ancak 5 kilo aldım. her neyse 8 ay sonunda yeni bir iş buldum, spora yazıldım, her yere yürüdüm, normal bir yeme düzeni oturttum ancak 6 ayda ancak 94 kiloya gelebildim.

Evde kedi besliyorum ve ciddi bir kedi alerjim var, küçüklükten gelen astım problemimle birleştiğinde ciddi ataklar geçiriyorum. yaklaşık 2 ay önce geçirdiğim son astım krizimde göğüs hastalıkları doktorum düzenli olarak kortizonlu ilaç kullanmam gerektiğini aksi halde kalıcı solunum hasarı göreceğimi belirtti. bu ciddi bir iştah açması yapmasa da hormon bozukluklarım hala devam ettiğinden ciddi ödem tutan vücudumda daha çok ödem, daha çok kilo demekti. (kedimden vazgeçmeyeceğimi bilen sevdiğim bir doktorum, çok istiyor olmama rağmen ikinci kedi almamız yasak zaten) 1 ay boyunca kullandığım kortizon aynı yeme ve spor düzenine rağmen +2 kilo olarak geri döndü.

Ameliyata Karar Süreci
Açıkçası ilk işimden ayrıldığımda öncelikle ben bu ameliyatı olmak istedim. annem ise delirdin mi sen sakın olma asla olamazsın dedi. yine de bir iki doktor araştırdım ancak reklam dolu olan sektör ciddi derecede midemi bulandırdı ve vazgeçtim.

işsizliğimin 7. ayında annem bu sefer ameliyat ol bence git gide şişiyorsun dedi. bu sefer kendisi bir arkadaşının tavsiyesi ile doktor bulmuştu. çok diretmedim doktorla görüştüm. ancak evime uzak olması, doktora ısınamamış olmam üzerine yine ameliyat olmaktan vazgeçtim. bir de doktor görüşmesi sonrasında hemen iş buldum ve çalışmaya başladım. böylece ameliyatı rafa kaldırıp spor yapmaya başladım.

işime devam ederken 6. ayda geldiğim nokta ve tekrar astım sorunları üzerine annem gerekirse istifa et ama ameliyatı ol bu seninle son konuşmam tekrar kilo almanı istemiyorum dedi. bunun üzerine tekrar doktor araştırma sürecine girdik. tanıdığımız bir cerrahın tavsiyesi ile bir doktorla görüştük (etilerde çok ünlü kendisi) bana asla fiyat bilgisi vermedi hatta işte fiyat tabi ki suit odada ya da 2. sınıf bir odada kalmanıza göre değişir gibi açıklamalar yaptı, ameliyat sonrası süreci anlatmadı. bunun üzerine oradan da koşarak kaçtık. ancak kararımız kesin olduğundan araştırmalara devam ettik.

benim için en önemli kriter reklam yapmayan bir doktor olması ve gerçekten deneyimli olmasıydı. aslında doktorların reklam yapma yasağı var ancak maalesef özellikle obezite cerrahisi hususunda doktorlarımızın çoğu bu etiği göz ardı ederek her saniye reklam yapıyor. bu durumu gerçekten devletin çözmesi lazım. çözüm "obezite ameliyatında öldü" haberlerini ortaya çıkarmak değil, reklamlara karşı ciddi cezalar uygulamak olmalı.

Her neyse, annemin cep telefonundaki not defterinde bir cerrah ismi kaydedilmiş, annem nereden ne zaman kaydettiğini asla hatırlamıyor, ancak randevu alayım mı dedi, ben de doktoru internete yazdım ve reklamı yok, hastanesi evime yakın, görüşmekten zarar çıkmaz diye aradım.

sabah 07:30'a randevu aldık. Hastaneye aç karnına gittim. (hastanede benim meslek grubuma özel bir indirim vardı, tahlillerimi de başlatırım, doktorla anlaşmasak da tahliller elimizde olsun mantığı ile) Doktor saat 07:30'da görüşmeye geldi, 1 saat boyunca bana ameliyat sonrası yaşayacaklarımı, kararımı neden aldığımı, ameliyat tiplerini faydalarını vs. anlattı. ardından ben ameliyatını yapmak zorunda değilim ama tahlillerini oluştur ki en azından hangi ameliyat tipinin sana uygun olduğu ortaya çıksın dedi. (ameliyat tipleri gastric bypass veya sleeve gastrectomy) ayrıca fiyat bilgisi öğrenmem için beni hemen ameliyat fiyat bilgisini öğrenmem için asistanı ile görüştürdü. ben fiyat bilgisi vermeyeceğim ancak piyasadaki duyduğum fiyatlara göre çok mantıklı bir rakamla muhatap olduğumu belirtebilirim. ayrıca tip 2 diyabetim sebebiyle ufak ama çok ufak bir indirim yapıldı.

doktorun enerjisi beni zaten çekmişti, e hadi kan verelim derken 2,5 hafta sonunda kendimi ameliyat masasında buldum.

ameliyata hazırlık süreci
yaklaşık iki gününüzü bu aşamada harcamanız gerekiyor. baştan sonra kontroller yapılıyor. benim doktorum hormon geçmişimi öğrenince ciddi bir taramaya soktu. kan tahlilleri, ultrasonlar, kalp eko, ekg, gögüs grafileri, son alerji testlerim, solunum testleri, endoskopi, psikiyatri görüşmeleri vs. derken gerçekten üç yarım gün ya da tam iki gün ayırmanız gerekecektir. ben üç yarım gün ayırdım ve tahlil sonuçlarım da 1 hafta içinde toparlandı. ameliyata uygun olduğum tespit edildikten sonra ameliyat tercihine geldi sıra. doktorum gastric bypass yapılmasını önerdi ancak sleeve gastrectomy ile de aynı sonuca ulaşabileceğimi belirtti. gastric bypass demesinin sebebi ise 16 yıllık tip 2 diyabet olmamdı. nitekim ben gastric bypass ameliyatı ile ayrıca bağırsaklara da müdahale edilmesi, bununla birlikte kör bir mide bırakılması ve bu mideye endoskopi ile ulaşılamaması sebebiyle (allah korusun ileride bir şey çıksa teşhisi zor ve ailemde mide sıkıntısı oldukça fazla) sleeve gastrectomy'i seçtim.

ameliyata son 5 gün kala
doktorum ameliyat sonrasında ömür boyu gazlı içecek içmemi istemediğini söyledi. soda dahil evet. ben zaten kola vs. türevlerini tüketen biri değildim ancak her gün bir adet soda mutlaka içerdim. bununla birlikte ideal kiloma kadar tabi ki dondurma makarna gibi karbonhidrat değeri yüksek olan şekerli yiyeceklerle arama mesafe koymam gerekiyor. dolayısıyla son 5 gün ortalama günde iki soda ve sadece pis pis yiyeceklerle geçti. tavsiye etmiyorum. hatta ameliyat öncesi diyet yapmanız daha iyi olacaktır. ancak ben 6 aydır zaten bu gıdaları tüketmiyor oluşum sebebiyle yedim. yedim de ne oldu onu da söyleyeyim, 6 aydır yememiş olmam sebebiyle midemde yanmalar oldu, rahatsız oldum ve sonunda yiyemedim. bununla birlikte az da olsa sigara içen biriydim (günde 3 dal kesin ancak asla günde 10u da geçmezdi). son 5 gün artık sigarayı bırakmam gerektiği için günde 1 dal içiyordum hatta içmemeye başladım. (ameliyat olalı 5 gün oldu sigara özlemi duymadım)

unutmadan, bira çok severdim son beş günümde bira da içtim *

ameliyata son 1 gün
ameliyattan 8 saat öncesinde artık oruçlu gibi hiçbir şey yememeniz gerekiyor. bu oruç ameliyat sonrası ile birlikte 3 gün sürüyor haberiniz olsun. ben ameliyattan 16 saat önce yemeğimi yedim ve 8 saat öncesine kadar sadece su içtim. ardından onu da kestim ancak gece çok uyku tutmadı, hayatımda ilk defa ameliyat olma heyecanı sebebiyle.

ameliyat günü
sabah 4 te uyandım saat 6 da yatış, 9:00 gibi de ameliyat randevum vardı. 6 da hastaneye gittim önce alerjim sebebiyle önlemler alındı, astım önlemleri alındı. emboli atmaması için varis çorapları giydirildi, ameliyat sonrası solunum için verecekleri toplar çalışıldı. (burada dikkat! lütfen hastalığınız varsa ameliyat öncesi belirtin ve önlem aldırın) bu önlemler alınırken doktorum geldi kontrolleri yaptı hazırsın yavaş yavaş gidiyoruz dedi, sakinleştirici vurdular (sakinleşmedim bana etki etmedi:)) ameliyathaneye girdik bir sedyeye aldılar (ameliyathane soğuk bu arada ya hiç hoş değil) narkozu vurdular "ay bana galiba bir şey vurdunuz ben gidiyorum" dedim, doktor güldü ve ben bayıldım.

uyandığımda ciddi bir ağrım vardı, o kafayla uyandırma odasındaki hemşireleri birbirine kattım bana bir kaç ilaç yaptılar biraz beklettiler. (dışarıda annem delirmiş biraz bu yüzden, 1saat kadar o ilaçların etkisi beklenmiş) daha sonra odama alındım. ilk etapta bir şey hissedilmese de zamanla ağrılar ve öğürmeler başlıyor. bu arada herkesin ameliyat sonrası durumu farklı ben kendi yaşadıklarımı anlatıyorum. (bir arkadaşım hiç ağrısı olmadan oje almaya gittiğini söyledi)

inanın ameliyat sonarsı pek aklımda değil ancak ilk yürüyüşümde gerçekten acı çektim. yakın bir arkadaşım acı çektiğimi görünce çok üzüldü odadan çıktı hatta. hemen fıt fıt yürünmüyor ancak şunu söyleyeyim ilk adımı attıktan sonra zamanla devamı geliyor. mühim olan saatte bir hadi kalkayım deyip denemek.

ameliyattan sonraki gün
sabah uyandığımda ameliyattan çıktığımdan daha kötü hissediyordum, zira gece boyunca saat başı uyandım ve uykumu alamadım. mide bulantım ve öğürmelerim yüksekti. (kusma hiç yaşamadım, zaten midemde bir şey yok nereye kusayım) doktor sabah uğradı, solunum egzersizlerine yoğunluk ver dedi. ben de solunum ve yürüyüşlere devam ettim. ikinci uğradığında şu öğürmelere çözüm olun dediğimde hemen bulantı ilaçları arttırıldı ve çözüm oldu.

ameliyatın ikinci günü
kaçak testi <3 bu konuda çok yazı var bu nedenle sadece tek bir cümle söyleyeceğim o da, 60 saate yakın açlık sonrası ilk içtiğimiz sıvı bu olmasa güzel olurdu. kaçak testinde sorun olmadığında su içmenize izin veriliyor. ben çok fazla içemedim, serumlara devam edildiğinden çok fazla bir susuzluk yaşamadım.

ameliyatın üçüncü günü
taburcu olunuyor. doktor geldi dren çekti, konuşurken çekti, acımadı ancak bir şeyin çekildiğini anlıyor insan o boşluk hoş değil. acı yok. taburcu olduktan sonra beslenme düzeni anlatıldı, ciddi bir sıvı beslenmeye geçiş yaptım ve hala devam ediyorum. burada her doktorun reçetesi farklı olduğundan nasıl olduğundan çok bahsetmeyeceğim.

ameliyatın 1.haftası
tam olarak 1 hafta oldu şu an, bazen midem alınmadı mı yahu falan diyorum çünkü ben içecek konusunda artık sıkıntı çekmez haldeyim. tokluk derseniz 4-5 saatte bir bir şeyler içmek istiyorum. şu açlık hormonumu içeride mi unuttular kontrole gittiğimde soracağım. normalde hiç yemememe rağmen canım galeta, beyaz peynir ve pekmez çekmekte. hadi hayırlısı. yeni bir şey olduğunda edit yaparım maksat tombik canlar yararlansın.

ameliyata uygunsanız bence yaptırın.
sevgiler.

avukat maaşı

işçi avukat için 1.5 yıl deneyime rağmen yol yemek dahil 2650 olandır. garson ol onurlu yaşa.

göçmenleeeer

Bu yıl Kenter Tiyatrosu'nda izledim. günümüzde olanları tekrar tekrar anlamanız için izlemeniz gerekiyor. suriyelileri aldılar dilenci oldu hepsi bak bak diyenleri özellikle çekiştirerek götürünüz. özetle günümüzü tokatlayarak size anlatan bir başyapıt.

yay burcu kadını

(bkz: wanda nara)

loving vincent

izlemediyseniz evinize alıp izleyin. harcanan emek, konu, vincent van gogh'a olan saygı bunun için değer. youtube'da nasıl yapıldığına dair videolar bulunmakta.

arif v 216

film asla kötü kategorisinde değerlendirilmemeli. ancak beklentiniz 2 saat boyunca gülmekse bu beklentiniz karşılanmayacaktır.
konu güzel, kostümler karakterler güzel, hatta fikir de süper ancak güldürmüyor. bunun dışında izler, keyifli zaman geçirirsiniz.

aile arasında

gora'dan sonra türkiye'de gittiğim bir komedi filmi bulunmamaktaydı. kutsal damacana, recep ivedik serileri, hatta arog vs. bile bana hitap etmemişti. sonunda gerçekten keyifli vakit geçirdiğim güldüğüm bir film izledim.

--spoiler--
gülse birsel'in başarılı olduğu bir nokta varsa bu gaziantep adana gibi güneydoğu ailelerini çok iyi gözlemlemesidir. avrupa yakası'ndaki makbule-sacit(gaziantep) -sütçüoğlu ailesi(gaziantep ama istanbula göç etmiş), dilber hala-osman(adana) gibi karakterleri gerçekten başarıyla karşımıza getirmişti.

özellikle adana'dan gelip istanbul'da okuyan emir karakteri bizlerin özel üniversitede gördüğü klasik adanalıdır. muhteşem bir gözlemdir bu. tebrik ediyorum.
--spoiler--

görevimiz tatil

bakırköy'de yaşayan cumhuriyetçi ev hanımı teyzelerimiz tarafından sevilebilecek bir filmdir. bunun dışında gezi'den sonra ülkede ufak bir direniş bile kalmadığından bu tarz filmlere biraz soğuk bakıyorum.
anneme git izle diyeceğim ama sizlere izleyin çok zevk alırsınız diyemiyorum.

cebimdeki yabancı

italya'da çekilmiş olan perfetti sconosciuti adlı filmin türkçe uyarlamasıdır.
çekim kalitesi açısından gerçekten son dönemde gördüğüm en iyi film diyebilirim. bunun dışında bence oyunculuklar filmin konusu da gayet güncel, sorgulatan ve hafiften de olsa paranoyaya sevk eden bir konudur.

son dönemde çekilmiş türkçe filmler arasında en kaliteli yapımlardan biridir. tavsiye ederim.
bu arada gerçekten o sofra düzeni perde pilavı falan inanılmaz iştah açıcıydı. helal olsun.

türkiye barolar birliği

başındaki "türkiye" ibaresini kaldıracak yönetim sebebiyle avukatlara mms türü mesajlar atmakta olan bir kurumdur.

-hem stajyer avukatların hem de avukatların sorunlarına çözüm bulmayan,
-tarafımıza zorla fazla mesai yaptıran ve bu fazla mesai ücretlerini ödemeyen patron avukatları görmezden gelen,
-tarafımıza mobbing yapıldığında bunu yine görmezden gelen,
-işsiz olan avukatlardan aidat alan,
-işsiz avukatlar için bu kadar aidata işletmeye rağmen bir fonu bulunmayan,
-sürekli siyasi işlerle ilgilenen ancak bu konuda da aslında hiç mi hiç başarılı olmayan bir meslek örgütüysen bir oturup düşünmelisin.

barolarda her türlü siyasi görüşten ya da apolitik bir sürü avukat bulunmakta. bunlar düşünülmeden ve asla hizmet vermemeniz, aç ve işsiz olan avukatları düşünmemeniz, sadece hükümete muhalefet olup belli bir kesimin gazını alıp facebookta iki cümleniz çıkınca mutlu olmanızdan çok sıkıldım. hatırlatayım, siz bir meslek örgütüsünüz. insanlar sizleri oturup siyaset yapın diye seçmedi, seçen varsa da bu onların hatasıdır.

Bu eleştirileri yapma sebebime gelecek olursak;

ben apartman üniversitesi olmayan (var böyle hukuk fakülteleri ben de farkındayım) bir üniversiteden mezunum. yaklaşık 1.5 yıllık avukatım.

Avukat olmak için öncelikle 1 yıl staj yapmanız gerekmekte. ben de 1 yıl avukatlık stajı yaptım. stajyer avukatların maaş alması ve sigortasının bulunmaması gerekiyor, belki biliyorsunuzdur. tam 1 yıl sigortasız ve parasız çalıştım. bazı arkadaşlarım bu dönemde ufak maaşlar alıyor, bana öyle bir avukat rastlamadı. bazıları ise avukat yanı stajı sırasında sigorta yapıyor (ikinci 6 ay stajı deniyor buna ve aslında patronların sigorta başlatması gerekmekte) ancak benim yanında çalıştığım avukat bana sigorta yapmadı. baro ise bu avukatlardan yanında çalıştığımıza dair imzalı kağıt almasına rağmen -SiGORTAMIZIN YAPILIP YAPILMADIĞINA BAKMAMAKTA-.

staj bittikten sonra baro aidatları, vergiler, biometrik fotoğraf, e o fotoğraf çekilirken saç makyaj vesaire derken 2500TL kadar bir para uçup gidiyor. 1 yıl parasız çalışmış bir stajyer avukat olabilmek adına 2500TL daha bulmak zorunda.

stajım bittikten tam 3 ay sonra yeni bir iş bulabildim. söz konusu iş baya sükseli bir ofisteydi. tarafıma 2600 TL maaş teklif edildi, işsizlikten çürümemek adına kabul ettim. bakın dört yıllık okul mezunu, bir yıl staj yapmış bir insan 2600 TL alıyor. okumasam garson olarak çalışsam düzgün bir restoranda şef olurdum bu sürede. alacağım maaş bunun baya üstünde de olurdu. bununla birlikte bir garsonun çalışma şartları bir avukata göre daha insani. söz konusu maaşı alırken ben sabah 9'da işe gidiyordum saat akşam 22:00'da çıktığımda bugün erken çıktım diye seviniyordum. fazla mesaileri asla ödemedikleri için ise tabi ki asgari ücretle çalışır konuma gelmiştim.

8 ay o ofiste allahın her günü sabah 9:00'da başladığım iş akşam minimum 22:00'de bitti. ofiste yönetici avukat terörü yüzünden inanılmaz bir mobbing vardı ve en sonunda çene kapsüllerim yırtıldı. ağzımı açamaz konuşamaz hale geldim. stresten ve tüm gün spor yapamamaktan 20 kilo aldım. bunların sonucunda da artık vücudum iflas eder korkusundan istifa ettim.

gelelim son 7 ayıma. evet 7 aydır işsizim. mesaisi olmayan doğru düzgün maaş veren ve beni isteyen bir yer bile bulamadım çalışacak. ama ocak ayında istanbul barosu aidatımı annem sayesinde ödedim. aldığım hizmet ne? bir hiç.

tam 7 aydır evde oturuyorum ve barolar birliği bana türkiye ibaresi kaldırılmasın konulu ankara'da gerçekleşecek protestonun mms'ini ikini kez gönderiyor. sizin berbat hizmet anlayışınız, meslek örgütünden çok patron avukat örgütü oluşunuz sebebiyle asla destek vermeyeceğim.

şu yazıyı ekşi sözlükte yazsam bir avukatın feryadı diye facebookta dolaşırdı elbet ama hesabım yok. okuyanlar okutsun.

Unutmadan şunu da ekleyeyim.

ben kafayı yemeden o türkiye ibaresini alın sayın cumhurbaşkanı. çünkü bu birlik meslek örgütü falan değil. türkiye ibaresini de hiç mi hiç hak etmiyor.

istiklal caddesi

dün gece 4 kadın 1 erkek dayak yediğimiz cadde. sebebi ise iki kadının öpüşmesi.
dayak atanlar istiklal caddesi esnafı ve polis.
olay kallavi sokağın hemen orada tam olarak istiklal caddesi üzerinde gerçekleşti.
şikayetçi olduk ama o anları benim aklımdan kim silecek bilmiyorum. bir daha istiklal caddesine adım atacağımı da hiç sanmıyorum.

özetle istiklal caddesi bitti, üstüne tüy de dikildi.

menstrual kap

lunette cup olanından bir arkadaşımın yurtdışından bana getirmesi sonucunda edindiğim kaptır.
merak edenler için deneyimlerimi paylaşacağım.

- bundan önce ob tampon kullanıyordum, ob pamuk olduğundan vajina içi ıslaklığı da kan ile birlikte içine çektiğinden reglin son günlerinde mini olanını bile takmakta zorluk çekiyordum. menstrual cup ise c şeklinde katlandığında obnin super plus halinin iki katı boyutunda. bu nedenle takmakta zorluk çekerim diye gerçekten korktum ama korkum boşa çıktı. gayet rahat takılıyor. açılması için biraz uğraşmak gerekebilir.

- şu an rahat pozisyonunu bulamadım ya da çok düşündüğümden takmama rağmen hissediyorum, gelecek sefer daha doğru pozisyonu arayacağım.

şimdilik bu kadar, deneyimlerim arttıkça ekleyeceğim.

mühürlü kaderim

bu şarkının allah belasını versin. her dinlediğimde ağlıyorum.

bir varmış bir yokmuş

dün biraz türk sineması ne alemde diye youtube'da gezinirken melisa sözen ve mert fırat'ı görünce izleyeyim dediğim bir film oldu kendisi. her iki oyuncuyu da çok severim açıkçası. üzücü olan şey ise konusunun ve senaryonun gerçekten klişe ve bıktığımız erkek kesimini anlatıyor olması.

mesela ben artık eski ilişkilerinde aldatılan ve bunu atlatamayan erkeklerden çok sıkıldım ya da filmdeki gibi sevgilisi ölüp diğer kızların tüm hayatının içine eden erkeklerden de çok sıkıldım. madem atlatamadın ilişkini girme başkasının hayatına? sevgili olma? çok basit bu tarz şeyler ama benim bağlanma problemim var deyip havalı tavırlar sergilemek, insanları üzmek hoşlarına gidiyor herhalde.

yukarıda bahsettiğim erkek tipi güzellemesi yapılan filmleri sevmiyorum ve sevmeyeceğim. çünkü kötü bir şeyin güzellemesinin yapılması o tipte insanları arttırıyor ve gerçekten bitmek bilmeyen bir "ıssız adam" sendromu çıkıyor ortaya.

(not: ıssız adamı beğenmiştim, en azından adamın bağlanma problemi açısından bahanesi yoktu. sadece gavattı.)

bu işte bir yalnızlık var filmi

dün akşam biraz türk sineması ne alemde diye açıp izledim. açıkçası ben fena bulmadım. özgü namal sevgimden ötürü de olabilir belki bilemedim. sonu dışında hayattan bir kesit gibi gidiyordu.

boş zamanda izlenir. 7,5/10.

hicbiseyebosunaiclenmeyenadam

uzun süredir sözlükte takılmıyorum ancak kendisi hala yazıyor. resmen eski bir ünlü görmüş gibi oldum. sevgiler.